Zorla değil, özüyle lider olabilmek
İnsanlığın gerçek liderlere ihtiyacı var, aksi halde gezegen yaşanmaz duruma gelebilir (bakınız dünya). İyi bir lider ortaya çıktığında, en küçük birimlerden en kalabalık topluluklara kadar kimsenin ‘istemeyiz’ demeyeceği aşikar. Bu durumda, işini bilen liderlerin çoğunlukla neleri doğru yaptıklarını incelemek istedim.
Liderler, peşlerinden sürükledikleri ile özdeşleşebildikleri kadar güçlenirler. Takipçiler, liderin kendilerinin geçtikleri yollardan geçtiğini, onlar gibi hissettiğini düşünmek isterler. Liderlerinin de benzer acılar çektiğine, benzer sevinçler yaşadığına, benzer beklentileri ve ihtiyaçları olduğuna samimiyetle inanmak isterler. Bu inanç liderlerinin onların selameti için doğru yolu gösterdiğine olan tartışmasız kabul ve destekle güçlenir.
Liderler ancak bu özdeşlik bağını koruyabildikleri sürece, kalabalıkları sürüklemeye devam edebilirler. Kendilerini ayrıcalıklı görmeye başlar ve farklı bir yaşam tarzı benimseyip, içinden geldikleri kalabalıklardan kopmaya başlarlarsa, kalabalıklar da onlardan uzaklaşmak için zaman kaybetmezler. Artık takipçiler için (eski) liderleri, onların içinden gelen biri değil, dışarıdan biridir.
Gerçek liderlerin uzun süre destek görmeleri için sahip olamaları gereken başka bir olmazsa olmaz özelliği de alçak gönüllüktür. Özgüveni tavana vurmuş bir lider, korku, kin ve nefretle yönetirse, takipçilerinin sorgusuz sualsiz bu tarzı da kabul edeceklerini düşünerek en büyük hatasını yapar. Tarih bu yaklaşımla çuvallamış tiranlar, diktatörler ve savaşçılarla doludur.
Karşıt sesler duymaya alışmamış sözde liderler, bu durum ortaya çıkınca şaşırır ve bocalamaya başlar. Kimsenin deşifre edemeyeceği, algılayamayacağını düşündüğü planlar yapar. Bu tavır değişikliği iddiasını da ‘esneklik’ kılıfıyla gizlemeye çalışır. Aslında, en sadık takipçileri bile onun ‘eskisi gibi’ olmadığını bilmektedir.
Özüyle lider olabilenler ise, her zaman açık, dürüst ve nettir. İnandığını söylemekten hiç çekinmemiştir ve çekinmemeyi sürdürecektir. Söyledikleri basit ve anlaşılır olmaya devam edecektir.
Liderliklerini zorla devam ettirmek isteyen birçokları zamanla, onları başta lider yapan hedeflerine ulaşmak için tutkulu davranmayı, ihtiraslı olmakla karıştırmaya başlarlar. İhtirasla saldırmak bir kısım takipçiler için cazip görünse de, büyük kalabalıklar için itici bir tavır olarak algılanması mümkündür.
Özüyle lider olanların sıkı sıkıya sarıldıkları bir başka özellik de, çevresindekileri asla aşağılamamalarıdır. Gerektiğinde kişilerin hatalarını uygun bir tarz, yer ve zamanda direkt olarak iletirler, bunu yaparken onları yerden yere vuracak, insan içine çıkamayacak bir duruma getirmeme konusunda hassas davranırlar.
Zorla lider olmaya çalışanları rahatlıkla ayırt edebileceğiniz belki de en önemli yaklaşımlardan biri de, ‘sürekli mazeret üretmeleridir’. Özüyle lider olanlar, her durumda ‘ben ne yapabilirim?’ sorusuyla çözüme ulaşmayı sorgularken, zorlayanlar ise olumsuzluklar için suçu atacak birilerini bulurlar.
Sözünü ettiğim özelliklerden yola çıkarak, sizlerin kimleri, zorla veya isteyerek, takip ettiğinizi veya kimlerin sizi niye takip ettiğini düşündüğünüze eminim. Herkesin liderlik etmek durumunda olduğu birileri olduğu varsayarak, hangi tip lider olacağınız konusunda kararı size bırakıyorum. Baskıcı, manipülatif, zorlayan lider mi, insanların duygularına dokunan, takipçileri için yılmadan çalışan vicdanlı lider mi olacaksınız?